Türkiye’nin Enerji Güvenliğinde Milli Yazılımların Kritik Rolü
Evlerimizi ısıtan, sanayimizin çarklarını döndüren, hastanelerimize hayat veren enerjiyi düşündüğümüzde aklımıza genellikle devasa boru hatları, kompresör istasyonları ve LNG gemileri gelir. Bu fiziki altyapı şüphesiz hayati öneme sahip. Ancak 21. yüzyılda sormamız gereken daha kritik bir soru var: Bu devasa altyapının beynini, yani onu yöneten, kontrol eden ve güvende tutan dijital sistemlerin anahtarları kimin elinde?
Yıllarımı Türkiye’nin en stratejik enerji iletim altyapıları için yazılım sistemleri geliştirerek geçirdim. Bu tecrübe bana net bir gerçeği öğretti: Gerçek enerji bağımsızlığı, sadece kaynağa sahip olmakla değil, o kaynağı yöneten teknolojiye de hükmetmekle mümkündür. İşte bu noktada, “milli yazılım” kavramı romantik bir teknoloji hedefi olmaktan çıkıp, ulusal güvenliğin vazgeçilmez bir bileşeni haline geliyor.
Enerji Altyapısının Görünmez Sinir Sistemi: SCADA ve Operasyonel Yazılımlar
Doğalgaz veya petrol boru hattı, yaşayan bir organizma gibidir. İçindeki basınç, akış hızı, sıcaklık ve kalite gibi yüzlerce parametrenin saniyelik olarak izlenmesi, analiz edilmesi ve kontrol edilmesi gerekir. İşte bu karmaşık operasyonu yürüten sistemlere SCADA (Merkezi Denetim ve Veri Toplama) ve operasyonel yönetim yazılımları diyoruz. Bu yazılımlar, bir arıza anında saniyeler içinde vanaları kapatır, arz-talep dengesini anlık olarak yönetir ve olası bir sızıntıyı kilometrelerce öteden tespit edebilir. Kısacası, onlar bu devasa altyapının merkezi sinir sistemidir.
Peki, bu kadar hayati bir sinir sistemini ithal bir teknolojiye emanet etmenin riskleri nelerdir?
Milli Yazılım Neden Bir Tercih Değil, Zorunluluktur?
1. Stratejik Bağımsızlık ve Siber Güvenlik:
En temel ve pazarlığa kapalı sebep budur. Yabancı menşeli bir operasyonel yazılım, içinde ne tür zafiyetler veya “arka kapılar” (backdoors) barındırdığını asla tam olarak bilemeyeceğiniz bir kapalı kutudur. En barışçıl zamanlarda bile bir siber güvenlik riski taşıyan bu durum, jeopolitik bir kriz anında ulusal bir tehdide dönüşebilir. Ülkenizin enerji akışını kontrol eden “dijital vanaların” başkasının elinde olması, kabul edilemez bir stratejik zafiyettir. 31 Mart 2015’de yaşanan Türkiye Geneli Elektrik kesintileri hafızalarda canlanmalıdır. Milli yazılım ise kodundan mimarisine kadar Türk mühendisleri tarafından geliştirilir, güvenlik denetimleri milli kurumlarca yapılır ve kontrol tamamen bizde kalır.
2. Operasyonel Esneklik ve Hızlı Müdahale:
Türkiye’nin enerji altyapısının kendine özgü coğrafi, teknik ve regülatif dinamikleri vardır. İthal, paket çözümler genellikle bu yerel ihtiyaçlara tam olarak adapte olamaz. Sahada acil bir değişiklik gerektiğinde, yeni bir regülasyon yürürlüğe girdiğinde veya sistemde öngörülemeyen bir durum oluştuğunda, yabancı bir şirketten destek almak haftalar, hatta aylar sürebilir. Kendi tecrübelerimizden biliyoruz ki, milli bir yazılım ekibi, sahadaki ihtiyaca saatler içinde cevap verebilir, sistemi “terzi işi” bir yaklaşımla tam olarak yerel koşullara göre optimize edebilir. Bu esneklik, operasyonel verimlilik ve arıza anında hızlı müdahale kapasitesi demektir.
3. Milli Ekosistemin ve Bilgi Birikiminin Gelişimi:
Stratejik bir alanda sürekli olarak dışa bağımlı kalmak, sadece para kaybetmek değil, aynı zamanda en değerli varlığımız olan insan kaynağımızı ve bilgi birikimimizi de kaybetmektir. Enerji yönetimi gibi kritik bir alanda milli yazılımlar geliştirdiğinizde, sadece bir ürün ortaya çıkarmazsınız. Bu alanda uzmanlaşmış yüzlerce yazılım mühendisi, sistem mimarı, proje yöneticisi ve siber güvenlik uzmanı yetiştirirsiniz. Ülkede oluşan bu “know-how”, zamanla en büyük milli servetlerden birine dönüşür ve Türkiye’yi bu alanda teknoloji tüketen bir ülke olmaktan çıkarıp, teknoloji üreten ve ihraç eden bir oyuncu konumuna taşır.
Sonuç: Dijital Egemenlik, Gerçek Bağımsızlıktır
Türkiye’nin doğalgaz şebekesini, Türk mühendislerinin yazdığı kodlarla yönetmenin getirdiği güven ve gururu bizzat yaşamış biri olarak şunu net bir şekilde ifade edebilirim: Enerji güvenliğimiz, boru hatlarımızın geçtiği dağlar kadar, o hatları yöneten yazılımların yerliliğine ve milliliğine bağlıdır.
Türkiye’nin gerçek anlamda enerji bağımsızlığı, sadece yeni kaynaklar bulmaktan değil, aynı zamanda bu kaynakları yönetecek dijital zekayı ve iradeyi kendi bünyesinde geliştirmekten geçmektedir. Milli yazılıma yapılan her yatırım, aslında Türkiye’nin dijital egemenliğine ve geleceğinin güvenliğine yapılmış bir yatırımdır.